Protest Sanat ve Sanatçıları Protest Sanat ve Sanatçıları
Sık sık karşıma çıkıyor, “Araştırmalara göre gençler ileri yaştaki nesilden daha az mutlular ya da mutsuzlar” ve benzeri başlıklarda haber, makale başlıkları. Mutluluk anlayışı giderek değişmekte mi yoksa gerçekten gençler ya da Z kuşağı denilen nesil görece daha mı az mutlu hissediyor?

Mutluluk kavramı ta antik çağlardan bu yana başta filozofların, düşünürlerin ilgi odağı olmuştur. Yaşamın asıl amacı mutluluk mudur? Mutluluk ölçülebilir, tarif edilebilir bir şey midir diye tartışılagelmiştir sosyologlar, psikologlar tarafından da.

İnsanlar çoğu zaman mutluluk kavramını yanlış algılıyorlar: Mutluluğu yalnızca bir duygu olarak görüyorlar. Oysa gerçekte mutluluğumuzu yansıtan şey bizatihi hissettiğimiz duygularımızdır. Mutluluğu sadece geçici duyguların peşinden koşmaya dayandırırsak kendimizi günlük koşulların insafına bırakmış oluruz.

Çarşambalardan bir Çarşamba, bir yılbaşı öncesi

İktisatlılar Evi, Taksim

Yaklaşık son 15 senedir her hafta (pandemi süresi hariç) çarşamba öğlenleri Sarıyerliler grubu olarak, eski çocukluk, mahalle, okul, semt arkadaşları ve kendini Sarıyerli hissedenlerle genelde Sarıyer’de toplanır, rakı-balık ve tadına doyulmaz sohbetlerle gelecek çarşambayı iple çekerek mutlu mesut, kendimizi iyi hissederek ayrılırız masadan.

Bizler kendimizi şanslı nesil olarak görürüz. Dostluklarla, arkadaşlıklarla, samimi duygularla, değerlerimize sahip çıkarak, saygı göstererek, yardımlaşarak, iyi gözlerle gönülden bakarak, sokaklarda, çayırlarda, piknik-mesire mekanlarında, mevsime göre değişen oynadığımız oyunlarımızla, kızlı erkekli dostane arkadaşlıklarımızla, küçük çapta flörtlerimizle, anılarımızla bugünün mutlu insanları olarak.

Mutluluk kavramı aklımıza gelir miydi, hatırlamıyorum. Hayatın akışı içerisinde iniş çıkışlar, sevinçler, üzüntüler ve daha birçok olayları yaşamışlığımız vardır mutlak, ancak düşündüğümde belleğim huzurlu, mutlu olduğumuzu söylemekte. Kardeşlik, paylaşma duygusu zirve yapmış, çok kitap okumuş, en azı lise bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş, çoğumuz çalışarak okul harçlığını çıkarmış nesildik.

Bir başka çarşamba

Heybeliada Değirmen Burnu (fotoğrafı çeken bendeniz)

Geçenlerde okuduğum bir makalede şöyle ifadelere rastladım: ”Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’daki gençler arasında mutluluk azalmakta, ancak Sahra Altı Afrika ve Doğu Avrupa’da artmakta.” İlginç! Küresel araştırmalar gençlerin gerçekten zor durumda olduklarını, orta yaş krizine (?) eşdeğer acı çektikleri için yaşlı nesillere göre daha az mutlu olduklarını ortaya çıkarmış. Devamında, “Çocukların sosyal medya kullanmalarına izin vermenin onlara güvenli olduğu kanıtlanmamış ilaçlar vermek gibi olduğu, hükümetlerin son yıllarda sosyal medyayı daha iyi düzenleme konusundaki başarısızlığının çılgınca olduğu” ifade edilmekte.

Neredeyse tam kadrolu bir çarşamba

Yayınlanan bir rapor, çocukluktaki refah ve duygusal sağlığın yetişkin yaşam memnuniyetinin en iyi belirleyicisi olabileceğini ortaya koymuş, yapılan araştırmalar yaşamdan daha yüksek memnuniyet duyduklarını bildiren ergenlerin ve genç yetişkinlerin yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde önemli ölçüde daha yüksek gelirler elde ettikleri, hatta eğitim, zeka, fiziksel sağlık ve özsaygıdaki farklılıkların da gözle görülür ölçüde olduğu sonucuna varmıştır.

"Gençler neden daha az mutlu?" sorusuna cevap ararsak gençlerin mutluluğunun sosyal, ekonomik, teknolojik ve ekolojik baskıların birleşimi nedeniyle dünya çapında düşüşte olduğunu görürüz. Gelecekte bu düşüşün ekonomik ve sağlık açısından sonuçları da görülebilecek. Aramızdan birinin geçenlerdeki bir sohbetimizde gençlerimiz hakkında yaptığı analizi sizlerle paylaşmak isterim.

Eğitimi vesilesiyle bir çok ülkeden gençlerle tanışmış, bir arada bulunmuş olan 19 yaşındaki torunum İnan Kocatepe’ye açtım konuyu, düşüncelerini öğrenmek istedim.

İşte yazdığı,

“İnsanların, özellikle de gençlerin daha az "mutlu" hissetmelerinin başlıca nedenlerinden biri toplumsal baskılardan kaynaklanıyor. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte insanlar sürekli olarak diğer insanların sosyal hayatlarına maruz kalıyorlar. Bu, insan doğasının en büyük zayıflıklarından biri olan kıskançlığı tetikliyor. Herkesin sürekli olarak ünlülerin ve diğer insanların lüks yaşam tarzlarına maruz kalması, sosyal medyadaki paylaşımların insanların günlük faaliyetleri olduğu yanılgısını yarattı.

Tüm bunlar takipçileri tatmin etme konusunda genel bir baskı hissetmemize neden oldu. Onlar için çalışmaya başladık, onları etkilemek için şeyler yapıyorduk.

Son olarak bu sadece genç nesil için geçerli değil. Bizler yeni teknolojiye daha fazla maruz kaldığımız için genç yetişkinler ve 30-40 yaşlarındaki insanlar olarak bu yaşam tarzına uyum sağladık.

70 yaş üstü insanların tüm bunları umursamaması ve daha az sosyal kaygı ile yaşamaları iyi bir şey.”

Öncelikle içinizdeki umudu, yaşam sevincini çok iyi yaşatmanızı önerebilirim. Bu nasıl mı olabilir Bizim nesil, hani 65 yaş üzeri diye yaftalanıyoruz ya, nasıl yaşamış, neler yapmış biraz araştırın. Arkadaşlarınızla ve ailenizle bağlantıda kalın. Whatsapp'ten görüntülü arama değil kastettiğim, fiziksel olarak beraber olun, zira tek başına yaşamak mutluluk getirmez. Özellikle de dijital ortamlarda, sosyal medyada ekranı devamlı yukarıdan aşağı kaydırıp fotoğraflara like (beğen) basacağınız zamanı okumaya ayırmanız daha iyi gelmez mi size?

Arkadaşlarınızla ve ailenizle bağlantıda kalın, iyi bağlar kurun. Arkadaşlarınızın kişiliği karakteri sizi nereye götürüyor iyi yorumlayın. Dostlar ve dostluklar biriktirin, bunun en güzel birikim olduğunu ileri yaşlarda göreceksiniz. Dost meclislerinde paylaşılan, insana kendini iyi ve mutlu hissettiren tatlı anıların yanı sıra varsa sıkıntılar, hüsranlar, üzüntüler, hatta aşk acıları da hafifler paylaşılarak, kalkan kadehler eşliğinde. Bir not eklemeliyim tam da burada: Acılı, üzüntülü anlarda ararsan çıkış yolunu içkide ya da keyif verici maddelerde, bilesin bulamazsın.

Bugünlerde internette saatlerce zaman geçiren Z kuşağının sosyalleşeceği iş ortamları araması da boşuna değil. Çalışma arkadaşlıkları da güzeldir, iyi gelir. İnternet seninle ne konuşacak, paylaşacak ki yalnızlığın içinde? Sosyal ilişkiler, beslenmemiz kadar önem taşımaktadır.

Türk ve yabancı klasikleri okuyun bol bol. Ne gibi yaşamlar varmış, belleğinize yerleşsin. Vermenin, iyilik yapmanın size kendinizi iyi hissettireceğinin, mutluluk vereceğinin de bilincinde olun.

Spor yapmak her bakımdan iyi hissettirebilir. Kısa bir yürüyüş bile olsa düzenli egzersiz yapın. Düzenli yeme ve uyku alışkanlıklarına bağlı kalın. Önceliklerini belirleyerek zamanınızı iyi değerlendirin. Kolay para yollarını aramak yerine kurduğunuz hayaller için hedefler koyun, planlar yapın, çok çalışın, çok okuyun, çok merak edin, çok 'network' oluşturun. Hayat giderek güzelleşecek, mutluluk artacaktır. Bu arada aşkı hissedip içinizde sevgi yeşerir ve sevildiğinizi de duyumsarsanız, hadi yaşayın gençliğinizi doya doya.

Ne demiş üstat Nazım Hikmet "Karlı Kayın Ormanı" şiirinde?

İnsanlık bir gün yıldızlara ulaşabilecektir, ancak gençlik bir daha asla geri gelmeyecektir.

***

İlk sırada Finlandiya var. Visit Finland’a göre Finlandiya'da 5,5 milyonluk nüfusa karşılık 3 milyon saunanın yanı sıra ülkedeki arazinin yüzde 75'ini kaplayan 188 bin göl ve orman bulunuyor. Bir de Laponya'dan, yılda yaklaşık 200 gece boyunca görülebilen Kuzey Işıkları var.

İkinci sırada Danimarka. Gerçekçi iyimserler: İşini kaybedersen işsizlik yardımı var. Hastalandığında fatura ve bakım konusunda endişe etmek gereksiz. Bir yıl doğum izni. Yüzde 75'i devletçe finanse edilen çocuk bakımı. Öğrencilere yaşam masrafları için aylık devlet bursu, üniversite dahil ücretsiz eğitim. Kamu otoritelerine olan güven toplumdaki güvene de yansır.

Türkiye listenin 98'inci sırasında.

NOT: Kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları gençleri desteklemek için sürdürülebilir sağlık, eğitim ve sosyal medya reformlarının uygulanmasının arz ettiği büyük önem konusunda farkındalık yaratmalıdır.

Orson Welles

I Know What It is To Be Young (HD Türkçe Altyazılı)

23 Temmuz 2024

Heybeliada