Sanayinin Hayriye Ustası görenleri şaşırtıyor Sanayinin Hayriye Ustası görenleri şaşırtıyor
Meze kelimesi ‘sofrada ortaya paylaşım için gelen tadımlık yemeklere verilen ortak ad’ olarak tanımlanır ve Farsça ‘tat’ anlamına gelir. Doyumluk değil, tadımlık şeklinde sunulur. Bu yüzden büyük tabaklarda değil, sofradaki herkesin birer çatal atabileceği boyutlarda sunulur. Aylin Öney Tan’ın ‘Meyhane İhtisas’ kitabında yayımlanan yazısında ‘Meze sofrası, günümüzde birbirinden çok farklı yiyeceklerle kurulur ve bu anlamda her ortamdan, her sofradan beğendiğini, sevdiğini, istediğini sofraya buyur eden misafirperver bir ev sahibi gibidir’ benzetmesi bence meze sofrasının en hoş tasvirlerinden.

Diğer hoşuma giden yanlarından biri mezelerin genellikle önceden hazırlanıp soğuk servis edilmesidir. Bu, bir sofra kurarken büyük kolaylık sağlar, misafirler geldiğinde her şey hazırdır neredeyse. Belki sofranın dengesini korumak için bir-iki ara sıcak ısınmayı bekliyordur, o kadar. Bu tip sofralarda meze dengesi oluşturmak önemlidir: Biri yoğurtla serinletici, biri acı, biri herkese uygun, biri ekşi, biri tatlı olabilir. Bunların yanı sıra farklı dokular ve kokular bu senfoniyi destekler nitelikte seçilmelidir. Yumuşacık humusun yanında, çıtır çıtır bir kabak kızartması tabağı sunulabilir örneğin.

Bitki bazlı mezelerin kökeni günümüzdeki talepten daha farklı bir hikâyeye sahip. Akdeniz mutfağında doğal olarak zeytinyağlı olan birçok yemek bu sofralarda doğal vegan seçenekler şeklinde yerini alsa da fava ve topik gibi mezeler, kökeninde farklı cemaatlerin oruç veya perhiz yemekleridir. Dini perhiz döneminde hayvansal gıdadan uzak durmak için tahin ve zeytinyağı ağırlıklı çıkan yemekler, soğuk yenebilmeleri sayesinde meze sofrasında tercih edilir hale gelmiştir.