Ayakkabı tamiri ile geçen yarım asır Ayakkabı tamiri ile geçen yarım asır
Bu sene incir mevsiminde okyanusaşırı bir şehirdeyim. Çarşamba sabahı buraların en bilinen çiftçi pazarının yolunu tuttum. Santa Monica pazarı hem kapladığı alan hem de gelen çiftçiler ve getirdikleri ürünler açısından çok etkileyici. Pazar arabaları, köpekleri ve çocuklarıyla alışveriş yapan çokrenkli ve güler yüzlü bir müşteri kitlesi var.

Pazarın girişindeki ekmekçi ve çörekçinin önünde her zaman uzun kuyruklar oluşuyor. Yanında çilek, çilek marmeladı, çilek suyu, çilekli limonata satan bir aile var. Mantarcı, yumurtacı, domatesçi derken sonunda incirlere doğru rotamı çevirdim. Beyaz örtülü, uzunca bir tezgâhın üzerinde, adeta defileye çıkmış mankenler edasıyla duran minyon incirlere yöneldim. Fiyatlarına ve bıdıklıklarına çok takılmamaya çalışarak aldım minik bir kâğıt poşet ve içine doldurmaya koyuldum.

Aklımdan birçok tarif geçiyordu. İyi bir küflü peynirle hindiba salatası mı hazırlasaydım, salatada gümbürtüye gitmesin şimdi bunlar, acaba biberiyeli-incirli tavuğumdan mı yapsaydım yanına basmatiyle? Durdum, ‘Minik baget ekmeği kıtırlarına keçi peyniri sürüp sotelenmiş incirle kanepe yapmak daha iyi olur’ diye düşündüm. Artık incirleri almış, pazarın içinde dolanmaya devam ediyordum. Bir tane inciri sap tarafından açıp ağzıma attım.